26 Eylül 2008

abie nathan


Resim: Banksy
Üzerinden tam bir ay geçmiş ama ben ancak biraz önce Ayşe Karabat'ın yazı arşivine göz atarken haberdar oldum ve ne hissedeceğimi bilemedim: Efsanevî barış aktivisti Abie Nathan 81 yaşında Tel Aviv'de vefat etmiş. Nathan eşine az rastlanacak derecede diğerkam, cesur ve renkli bir adamdı; bir kez Filistin tarafında, bir kez de İsrail tarafında tutuklanmasına neden olan tek kişilik uçuşundan, Hollandalılardan bulduğu bir gemiyi John Lennon'ın da yardımıyla koca bir kaçak radyo istasyonuna çevirmesine kadar anlatılacak çok hikayesi olan harikulâde bir herif. Ayşe Karabat'ın bunların küçük bir özetini sunduğu yazısını aşağıya alıyorum, ondan iyi anlatabilecek değilim ne olsa. '93'te Oslo süreci başlamış, Nathan da bir yandan durmaksızın Beatles şarkıları çalan gemiyi uluslararası sularda batırmıştı: Görüşmelerin barışçıl bir çözümün başlangıcı olduğu gibi, o zamanlar çoğu kişinin kapıldığı bir naif düşüncenin esrikliğindeydi. "Nobel Barış Ödülü verilmeliydi bu adama" derdim ama, görüşmelerden bir yıl sonra koftiden barışçı Şimon Peres-İzhak Rabin ikilisi ile müsterih ve yoz Yaser Arafat arasında bölüştürülen bir ödül onu ne denli hakederdi, emin değilim.

Göz, en çok laciverdi görüyorsa; burun, baharat kokularının arasından sıyrılabilen yasemini ayırt ediyorsa; gönül de her türlü belaya ve derde rağmen neşeli, küstah ama yine de cana yakın olabilen başka gönüllerle tokuşup duruyorsa; ruhlar da biraz korsansa hiç şüphesiz insan ‘Akdeniz’de bir yerlerdedir’.
Kimileri zamanla Akdeniz’in önemini yitirdiğini öne sürse de, insanlık tarihinde ‘dönüşüm’ denilebilecek ne varsa büyük çoğunluğu Akdeniz’den çıkmıştır. Günün birinde iletişim olanaklarının gelişmesinin de katkısıyla insanlığın ceberut devletleri alt edebileceğinin ve barışın illa ki, kendi yolunu bulanacağının ilk belirtileri de burada yaşanmıştır. Düşünsenize, Doğu Akdeniz’deki devletlerin birbirinin gırtlağına çöktüğü, hiçbir iktidarın diğerine güvenmediği, savaş ve işgallerin sürdüğü bir dönemde, 1973’te barıştan söz etmenin hainlik sayıldığı günlerde bir gemicik, Akdeniz’in uluslararası sularında yıllar sürecek İbranice, Arapça ve İngilizce korsan yayınına John Lenon’un ‘Give peace a chance’ (barışa bir şans verin) şarkısını çalarak başlayıverdi. Zaten sponsorlardan biri de Lennon’du. Bu korsan radyo 30 milyon dinleyiciye ulaşmayı başardı. 1973’deki Yom Kipur savaşında Akdeniz’deki savaş gemilerine mümkün olduğu kadar çok yaklaşıp, askerlere ‘barış’ mesajları veren gemicik bu hafta ölen tam bir Akdeniz korsanı Abie Natan tarafından idare ediliyordu.
Natan’ın korsan barış radyosunu Akdeniz’in dalgalarına bırakabilmesi çok kolay olmamıştı. Gemiyi Hollandalı barışseverler bağışlamıştı ama radyo yayınları için ekipmanı sağlamak epey bir uğraştı.
Ama Natan zaten kolay bir hayatı değil korsanlığı seçeli çok olmuştu. 1927’de İran’da Yahudi bir ailede doğup, Cizvit papazlarınca Hindistan’da eğitilen Natan, Britanya Hava Kuvvetleri’nde pilotluk yaptı. İsrail kurulurken de pilotluk yapan ama gördüklerinden çok memnun olmayıp bir lokanta açmayı seçen Natan’ın böylesi bir geçmişle Akdeniz’de korsanlık dışında bir iş tutması şaşırtıcı olurdu zaten.
Bazı İsrailliler onu delilikle, işe yaramazlıkla ve hatta ihanetle suçluyor. İsrail’in en çok ihtiyaç duyduğu işlerden birini, savaş pilotluğunu yapabilecekken, barış gibi ‘lüzumsuz’ bir işle uğraşmasına kızıyorlar. Henüz Mısır ile İsrail arasındaki son savaş ve ‘soğuk barış’ imzalanmadan önce, ‘Barış 1’ adlı tek motorlu uçağıyla Mısır’a uçması, Natan’ın delili-
ğini ispatlayan önemli bulgulardan biri. Mısır’a inince tutuklanan, ülkesine yollanınca yine tutuklanan Natan ise korsanlığı hiç bırakmadı. Mısırlı çocuklar içi topladığı oyuncak ve çikolatalarla dolu gemisiyle Süveyş Kanalı’nı geçti, FKÖ üyeleriyle görüştü ve bunun için cezalar aldı, açlık grevleri yaptı. Yalnızca Ortadoğu’nun değil, dünyanın da dertleriyle ilgilendi.
Barış radyosu, Ortadoğu’da ‘erken sevinç’ yaratan birinci Oslo anlaşmasından sonra miadını doldurduğu sanıldığından reklam alamaz oldu. Lacivert sulara, yasemin kokusuna ve korsan ruhlara barış geldiği zannedildiği için ‘Akdeniz’de bir yerlerden yayın yapan’ sloganını kullanan korsan radyo, Natan tarafından yine Akdeniz’de bir yerlerde batırıldı.
Şimdi bütün umutsuzluğa rağmen gemi fikri yine gündemde. Akdeniz’de değişim, öyle göz açıp kapayıncaya dek olmuyor ne yazık ki! Akdeniz’in laciverdini görmek istemeyen kalbi körler, yasemin kokusunun alamayan burnu büyükler, gönüllerin tokuşmasından haz etmeyen camdan beyinler yönetiyor çünkü bu diyarı. Yine de korsan ruhlar şarkı söylemeye devam ettikçe barış bir gün gelecek.
Ayşe Karabat

1 yorum: